Bu yazı, PİYASA RAPORU web sitesinde 12 Ocak 2022 tarihinde yayımlanmıştır ve PİYASA PAPORU web sitesinden alınmıştır.
“Kambiyo” kelimesi günümüzde “döviz” kelimesiyle eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Döviz, “yabancı para” demektir. Kambiyo, bu nedenle “yabancı para” anlamına gelmektedir. Kur ve parite ise bir ülke parasının yabancı paralara karşı olan değerini ifade etmektedir.
Bir ülkenin parasının değerinin belirlenmesinde iki farklı yöntem uygulanmaktadır. Bunlar;
1- Bir kamu otoritesi tarafından belirlenen sabit döviz kuru yöntemi,
2- Arz ve talep koşulları tarafından piyasada belirlenen dalgalı (serbest) döviz kuru yöntemidir. Bu yöntemin uygulanmasında genel olarak tam bir piyasa serbestisi gerçekleştirilememekte ve Merkez Bankaları zaman zaman piyasaya müdahalelerde bulunabilmektedir.
Bir ülke parasının değerini belirleyen temel unsur, o ülkedeki ve diğer ülkelerdeki enflasyon oranları olmaktadır. Bunun yanında, parasının değerinin belirlenmesinde ülke ekonomisinin yapısı, ülke dış ticaretinin dünya dış ticaretindeki payı, dövize olan kısa ve uzun vadeli ihtiyaç, döviz rezervleri, borç stoku gibi birçok ekonomik faktör rol oynamaktadır.
Ülkemizde 1930 yılından 1980 yılına kadar sabit kur sistemi uygulanmış, 1980 ekonomik programı ile sabit kur dönemi kapanmıştır. 1 Mayıs 1981 tarihinden itibaren ülkemize özgü günlük kur uygulamasına geçilmiştir. Ülkemizdeki sistem o dönem itibarıyla serbest kur politikasından ziyade ekonominin dışa açılma modelinin dünya fiyatlarını iç fiyatlara uyarlama politikası şeklinde olmuştur.
Ülkemizde, Dünya Ekonomik Buhranının çıktığı 24 Ekim 1929 tarihinden önce 16 Mayıs 1929’da kabul edilen 1447 sayılı Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsaları Kanunu, uygulamaya konulmuş ilk Kambiyo Kontrol Düzenlemesi olarak ele alınmaktadır. Bu yasayla spekülatif hareketlerin önlenmesi amacıyla yabancı paraların serbest piyasada alım satımı yasaklanmıştır. Getirilen yaptırımların yeterli olmaması nedeniyle piyasanın kontrol altına alınması mümkün olamamıştır.
Uluslararası ekonomik ilişkilere hâkim olan serbestlik, 1929 yılı Büyük Ekonomik Bunalımından sonra yerini dış ticarette sınırlamalara ve finansman yönünden Kambiyo Kontrol Sistemi uygulamalarına geçmeye mecbur bırakmıştır. Ülkeler sanayilerini, finans kesimlerini ve doğal kaynaklarını dış dünyaya karşı Kambiyo Denetimi uygulamalarıyla korumaya çalışmıştır.
İthal ürünlere ve sermaye hareketlerine getirilen kısıtlamalarla yerli üretim, finans kesimi (döviz işlemleri, bankacılık, paranın değeri) korunmaya ve ülke kaynakları kontrol altında tutulmaya gayret edilmiştir. Bütün bunlar, kamu yararı düşüncesiyle dış ekonomik ilişkilerin devlet eliyle yürütülmesi yoluyla sağlanmıştır.
Türkiye, 1929 Dünya Bunalımında alınan önlemler konusunda ilk adımı atan ülkeler arasında yer alarak, bunalımdan en az düzeyde etkilenen ülkelerden biri olmuştur. Ülke Kambiyo Rejimi konusundaki yazılarım bulentdemirbag.com adresinde yer almaktadır.
Gelişen farklı ekonomik durumlar karşısında ülke ekonomisi yararına hızlı ve yerinde önlemler alınmasını sağlamaya yönelik olarak 25 Şubat 1930 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 20 Şubat 1930 tarihli Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 1567 sayılı Kanun, ülkenin o günden bugüne uygulanacak olan Kambiyo Rejiminin ana felsefesini belirlemiş bulunmaktadır.
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki milli ve yerli temel felsefesine uygun olarak ulusal para bilincini oluşturmak amacıyla düzenlemelerin TÜRK PARASI KIYMETİNİ KORUMA başlığı altında yapılması kararlaştırılmıştır.
Dünya ekonomik bunalımına karşı paranın kıymetini korumak amaçlı olarak yapılan bu yasal düzenleme, aslında ulusal ekonomi politikasını yürütmek için alınmış önlemlerden biridir. Bu yasayla yabancı para spekülasyonunu önleme, döviz alım ve satımlarını kısıtlama yetkileri Maliye Bakanlığına verilmiştir.
Dünya uygulamalarında kambiyo işlemlerini düzenleme ve uygulama görev ve yetkisi daha çok Merkez Bankaları tarafından yürütülürken, ülkemizde o tarihlerde henüz milli ve bağımsız bir Merkez Bankası kurulmamış olmasından dolayı kambiyo işlemlerinin düzenlenmesine ait işlemler Hazine Teşkilatının bağlı olduğu Bakanlık tarafından yerine getirilmiştir. Halen bu yetki ve görev Hazine ve Maliye Bakanlığında bulunmakta, uygulamaya ilişkin işlemler Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından yerine getirilmektedir.
1930 yılında Özel Ceza Kanunu olarak düzenlenen 1567 sayılı yasanın temel özelliği
- Bakanlar Kuruluna ekonomiyi düzenleme amacıyla Karar alma yetkisi vermesi,
- Yargılama usulleri ve ceza hükümleri içermesidir.
Ancak bu özel ceza yasasının diğer ceza yasalarından farkı bir yönü bulunmaktadır ve belki de ülkemizde bu konuda ender kanunlardan biri olmaktadır. Şöyle ki genel ceza kanunlarındaki suçların ve bu suçlara verilecek cezaların kanunda açıkça belirlenmiş olmasına karşılık, bu özel ceza kanununda aykırılıkların/suçların tanımlanmamış olmasıdır. Yasayla suçu/aykırılıkları belirleme yetkisi, Bakanlar Kuruluna -günümüzde 2018 yılından itibaren Cumhurbaşkanı’na- verilmiştir. Bu uygulama, ceza kanunlarının “Kanunsuz suç ve ceza olmaz.” ilkesine uygun olmadığı gerekçe gösterilerek, Kararlarla suç yaratılmayacağı görüşüyle konu Anayasa Mahkemesine götürülmüştür. Anayasa Mahkemesi, çeşitli tarihlerde, ekonomik durumların sürekli değiştiği alanlarda yasanın verdiği yetkiye dayanılarak suç yaratılmasının Anayasaya aykırı olmadığı yönünde kararlar vermiştir.
Kanun, 1929 yılında ortaya çıkan Dünya Ekonomik Bunalımına karşı para değerini korumak ve ekonomik bunalım süresince uygulanmak amacıyla 3 yıllık geçici bir süre için çıkarılmışsa da yapılan üçer yıllık uzatmalardan sonra 1970 yılından itibaren süreksiz hale getirilmiştir.
Başlangıçta daha çok nakit hareketlerini düzenleyen Kanun, daha sonra altın dahil kıymetli madenleri de kapsamına almış, ödemeler dengesi ve dış ticaret politikasının uygulanmasında önlemler alınması amacına yönelik bir yapıya kavuşturulmuştur. Halk arasında Kambiyo Denetim Kanunu olarak bilinen 1567 sayılı Kanun, esasen ekonomik şartlara göre uyumu sağlayacak nitelikte düzenlendiğinden 1980’lerde liberal bir sisteme geçişin de dayanağı olmuştur.
1567 sayılı Kanun yürürlüğe girmesinden hemen sonra 27 Şubat 1930 tarihinde Türk Parasının Kıymetini Korunma Hakkında 1 (bir) sayılı Karar uygulamaya konulmuştur. Kambiyo düzenlemelerinin uygulamaya konulmasıyla birlikte ihracatımız 1930 yılında 71,3 milyon ABD dolarından 1946 yılında 214,5 milyon ABD dolarına, ithalatımız aynı yıllarda sırasıyla 59,9’dan 118,8 milyon ABD dolarına yükselmiştir. 1938 yılı hariç 1930 yılından 1946 yılına kadar dış ticaretimiz sürekli fazla vermiş, ihracatımızın ithalatı karşılama oranı tarihimizin en yüksek oranları olan %180,5 seviyesine 1946 yılında ulaşmıştır.
Geçmişte Kambiyo Kontrol Rejimi alanında çok katı ve dar denetleme görüşü taşıdığı ileri sürülen Kararlar, 11 Ağustos 1962 tarihinde yürürlüğe konulan 17 sayılı Karar ile uygulamadan kaldırılmıştır. Yeni 17 sayılı Karar; ihracat, ithalat, görünmeyen hizmetler ve sermaye hareketlerine ilişkin düzenleyici, sınırlayıcı ve yasaklayıcı kuralları hükme bağlamış ve 29 Aralık 1983 tarihine kadar uzun bir süre uygulamada kalarak Türkiye’nin Kambiyo Kontrol Rejimini oluşturmuştur.
29 Aralık 1983 tarihten itibaren 28 sayılı Karar’la liberal diyebileceğimiz Kambiyo Rejiminin kuralları ortaya konmuştur. Karar ve buna bağlı Tebliğ düzenlemeleri ile dış ilişkilere ilişkin konular, geniş yetkiler veren dar kapsamlı maddelerle belirlenmeye çalışılmıştır. Bu dönemde Hazine Teşkilatının yeni yapılanması Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı bünyesinde olmuştur. Müsteşarlık, daha önce Maliye Bakanlığı tarafından yürütülen kambiyo işlemleri ile Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen dış ticaret işlemleri birlikte yürütülmeye başlanmıştır. Kambiyo işlemlerinin yönetim ve denetimi yeni kurulan Müsteşarlık yönlendirmesiyle büyük ölçüde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına devredilmiştir. Daha sonra Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı 1994 yılında Hazine Müsteşarlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığı olarak iki farklı kurum olarak yapılandırılmıştır.
Bugün, 11 Ağustos 1989 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar uygulamada bulunmaktadır. Kararla;
- Türk parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin belirlenmesine,
- Döviz ve dövizi temsil eden belgelere (menkul değerler ve diğer sermaye piyasası araçları dahil) ilişkin tüm işlemler ile dövizlerin tasarruf ve idaresine,
- Türk parası ve Türk parasını temsil eden belgelerin (menkul değerler ve diğer sermaye piyasası araçları dahil) ithal ve ihracına,
- Kıymetli maden, taş ve eşyalara ilişkin işlemlere,
- İhracata, ithalata, özelliği olan ihracat ve ithalata, görünmeyen işlemlere,
- Sermaye hareketlerine ilişkin
kambiyo işlemlerine ait düzenleyici, sınırlayıcı esaslar tayin ve tespit edilmiştir.
Kararın uygulamaya geçmesiyle birlikte ortaya konulan yenilik ve serbestlikler; Türkiye’de döviz alım-satım serbestisi, yurt dışına sınırsız gezi olanağı, bazı istisnalar dışında ihracat bedeli dövizlerin serbestçe tasarrufu, hemen her türlü malın ithalatında döviz tahsisi imkanı, görünmeyen işlemlerden kaynaklanan gelirlerin serbest kullanımı, yurt dışına sermaye giriş çıkışlarında genişlemeler, döviz kredilerinde yeni düzenlemeler olarak sayılabilir. Böylece yeni ekonomik önlemlerle ilk kez liberal bir kambiyo politikası oluşturulmuştur. Kararda zaman içerisinde – Kararın temel prensiplerini bozmadan – günün koşullarına göre bazı değişiklikler de yapılmıştır.
Tüm bu işlemler, 1930 yılında ana yapısı belirlenen ve zaman içerisinde yaptırımları değiştirilen 1567 sayılı yasaya dayanılarak yapılmaktadır. Başka bir anlatımla, bu yasa, Kambiyo Kontrol Rejimi veya Liberal Kambiyo Rejimini düzenlememekte, genel olarak Kambiyo Rejimini belirlemektedir. Bu yasaya dayanılarak çıkarılan Kararlar çerçevesinde Kambiyo Rejimi; Kambiyo Kontrol Rejimi ile Liberal Kambiyo Rejimi arasında yer almaktadır. Kambiyo Rejimini belirleyen KANUN değil, Kanuna dayanılarak çıkarılan KARARLAR olmaktadır.
Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 1567 sayılı Kanun’un yaptırımları 2008 yılında yapılan değişiklikle idari para cezası olarak yeniden belirlenmiştir. Böylece aykırılıklar Türk Ceza Kanunu’ndan çıkarılarak Kabahatler Kanunu kapsamına alınmıştır.
Sonuç olarak, Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 1567 sayılı Kanun 1930’dan 2022’ye zamanın ekonomik koşullarına uygun olarak Türk lirasının kıymetini korumak amacıyla özellikle döviz alanında önlem almada, sınırlama koymada veya serbestlik tanımada, -geniş bir yelpazede- KARAR almaya yetki veren temel bir düzenlemedir.
Bu nedenle uygulamada ortaya çıkan sonuçları “Kanun” değil, Kanun’a dayalı olarak çıkarılan “Kararlar” belirler!