Geçmişten Günümüze – 1930’dan 2021’e – Türk Parasının Kıymetinin Korunması

Döviz, yabancı para demektir. Kambiyo kelimesi de günümüzde “döviz” kelimesiyle aynı anlamda kullanılmaktadır. Kur ve parite ise bir ülke parasının yabancı paralara karşı olan değerini ifade etmektedir.

Bir ülkenin parasının değerinin belirlenmesinde iki farklı yöntem uygulanmaktadır. Bunlar;

1-   Bir kamu otoritesi tarafından belirlenen sabit döviz kuru yöntemi,

2-   Arz ve talep koşulları tarafından piyasada belirlenen dalgalı (serbest) döviz kuru yöntemidir.

İkinci yöntemin uygulanmasında genel olarak tam bir piyasa serbestisi gerçekleştirilememektedir ve Merkez Bankaları zaman zaman piyasaya müdahalelerde bulunabilmektedir.

Bir ülke parasının değerini belirleyen temel unsur, o ülkedeki ve diğer ülkelerdeki enflasyon oranları olmaktadır. Ülke parasının değerinin belirlenmesinde ülke ekonomisinin yapısı, ülke dış ticaretinin dünya dış ticaretindeki payı, dövize olan kısa ve uzun vadeli ihtiyaç, döviz rezervleri, borç stoku gibi birçok ekonomik gösterge de rol oynamaktadır.

Ülkemizde 1930 yılından 1980 yılına kadar sabit kur sistemi uygulanmış, 1980 ekonomik programı ile sabit kur dönemi kapanmıştır. 1 Mayıs 1981 tarihinden itibaren ülkemize özgü günlük kur uygulamasına geçilmiştir. Ülkemizdeki sistem o dönem itibarıyla serbest kur politikasından ziyade ekonominin dışa açılma modelinin, dünya fiyatlarını iç fiyatlara uyarlama politikası şeklinde olmuştur.

Ülkemizde, Dünya Ekonomik Buhranının çıktığı 24 Ekim 1929 tarihinden önce 16 Mayıs 1929’da kabul edilen 1447 sayılı Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsaları Kanunu, uygulamaya konulmuş ilk kambiyo düzenlemesi olarak ele alınmaktadır. Bu yasayla spekülatif hareketlerin önlenmesi amacıyla yabancı paraların serbest piyasada alım satımı yasaklanmıştır. Getirilen yaptırımların yeterli olmaması nedeniyle piyasanın kontrol altına alınamaması yeni düzenleme yapılması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.

1929 yılı Dünya Ekonomik Bunalımından sonra birçok ülke tarafından Kambiyo Kontrol sistemi uygulamaya konulmuştur. Ülkeler; sanayilerini, finans kesimlerini ve doğal kaynaklarını dış dünyaya karşı Kambiyo Denetimi uygulamalarıyla korumaya çalışmıştır.

İthalat ürünlerine ve sermaye hareketlerine getirilen kısıtlamalarla yerli üretim, finans kesimi (döviz işlemleri, bankacılık, paranın değeri) korunmaya ve ülke kaynakları kontrol altında tutulmaya gayret edilmiştir. Bütün bunlar, kamu yararı düşüncesiyle dış ekonomik ilişkilerin devlet eliyle yürütülmesi yoluyla sağlanmıştır.

Ülkemiz, 1929 Ekonomik Bunalımında önlemler konusunda ilk adımı atan ülkeler arasında yer alarak bunalımın sonuçlarından en az düzeyde etkilenen ülkelerden birisi olmuştur.

Ülke ekonomisi yararına önlemler alınmasını sağlamak amacıyla 25 Şubat 1930 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 1567 sayılı Kanun, Devletin yeni kambiyo denetimi uygulamasını belirlemiştir.

Cumhuriyetin ilk yıllarının temel felsefesine uygun olarak ulusal para bilincini oluşturmak amacıyla düzenlemelerin TÜRK PARASI KIYMETİNİ KORUMA başlığı altında yapılacağı belirlenmiştir.

Dünya ekonomik bunalımına karşı paranın değerini korumak amaçlı olarak yapılan bu yasal düzenleme aslında ulusal ekonomi politikasını sağlamaya yönelik alınmış önlemlerdir. Bu yasayla yabancı para spekülasyonunu önleme, döviz alım ve satımlarını kısıtlama yetkileri Maliye Bakanlığına verilmiştir.

Dünya uygulamalarında kambiyo işlemlerini düzenleme ve uygulama görev ve yetkisi daha çok Merkez Bankaları tarafından yapılırken ülkemizde o tarihlerde henüz milli bağımsız bir Merkez Bankası kurulmamış olmasından dolayı, bu işlemler Hazine Teşkilatının bağlı olduğu Bakanlık tarafından yerine getirilmiştir. Bugün de bu görev Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yerine getirilmeye devam edilmektedir.

1930 yılında Özel Ceza Kanunu olarak düzenlenen 1567 sayılı yasanın temel özelliği

  1. Bakanlar Kuruluna ekonomiyi düzenleme amacıyla Karar alma yetkisi vermesi,
  2. Yargılama usulleri ve ceza hükümleri içermesidir.

Ancak bu özel ceza yasasının diğer yasalardan farkı, kanuna aykırılıklara verilecek cezanın kanunda belirlenmiş olmasına karşılık, kanunda suç olan durumların tanımlanmamış olmasıdır. Yasayla suçu/aykırılıkları belirleme yetkisi Bakanlar Kuruluna -günümüzde 2018 yılından itibaren Cumhurbaşkanı’na- verilmiştir. Bu uygulamanın ceza kanunlarının temel ilkesi olan “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesine uygun olmadığı gerekçe gösterilerek, kararlarla kanunsuz suç yaratılmasının ortaya çıktığı ileri sürülerek durum ilgililerce Anayasa Mahkemesine götürülmüştür. Anayasa Mahkemesi, çeşitli tarihlerde, ekonomik durumların sürekli değiştiği alanlarda yasanın verdiği yetkiyle suç yaratılmasının Anayasaya aykırı olmadığı yönünde kararlar vermiştir.

Kanun, 1929 yılında ortaya çıkan Dünya Ekonomik Bunalımına karşı para değerini korumak ve ekonomik bunalım süresince uygulanmak amacıyla 3 yıllık geçici bir süre için çıkarılmışsa da yapılan uzatmalardan sonra yapılan bir düzenleme ile 1970 yılından itibaren sürekli hale getirilmiştir.

Başlangıçta daha çok nakit hareketlerini düzenleyen yasa, daha sonra altın dahil kıymetli madenleri de kapsamına almış, ödemeler dengesi ve dış ticaret politikasının uygulanmasında önlemler alınması amacına yönelik bir yapıya kavuşturulmuştur. Yasa, Kambiyo Denetim Yasası olarak bilinmektedir. Ancak kanun yapısı ekonomik şartlara göre uyumu sağlayacak nitelikte olduğundan, 1980’lerde liberal bir sisteme geçişin de dayanağı olmuştur.

1567 sayılı Kanun yürürlüğe girdikten sonra 1 sayılı Karar, 27 Şubat 1930 tarihinde uygulamaya geçmiştir. Uygulama ile birlikte 1930 yılından 1946 yılına kadar (1938 yılı hariç) dış ticaretimiz sürekli fazla vermiştir. Dış ticaret hacmimiz 1930’da 140 milyon ABD dolarından 1946 yılında 333 milyon ABD dolarına ve ihracatımızın ithalatı karşılama oranı tarihimizin en yüksek oranlarından olan %180,5 seviyesine yükselmiştir

Geçmişte bu konuda alınan önemli kararlara bakılacak olursa; çok katı ve dar denetleme görüşü taşıdığı ileri sürülen bir dönemin kararları, 11 Ağustos 1962 tarihinde uygulamadan kaldırılarak yerine 17 sayılı Karar yürürlüğe konulmuştur. Böylece 17 sayılı Karar; ihracat, ithalat, görünmeyen hizmetler ve sermaye hareketlerine ilişkin düzenleyici, sınırlayıcı ve yasaklayıcı kuralları hükme bağlamış ve uzun bir süre uygulamada kalmıştır.

29 Aralık 1983 tarihten itibaren 28 sayılı Kararla yeni kambiyo rejiminin kuralları ortaya konmuştur. Karar ve buna bağlı Tebliğ düzenlemeleri ile dış ilişkilere ilişkin konular, geniş yetkiler veren dar kapsamlı maddelerle belirlenmeye başlamıştır. Bu dönemde Hazine Teşkilatının yeni yapılanması Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı bünyesinde olmuştur. Müsteşarlık, daha önce Maliye Bakanlığı tarafından yürütülen kambiyo işlemleri ile Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen dış ticaret işlemleri birlikte yürütülmeye başlanmıştır. Kambiyo işlemlerinin yönetim ve denetimi yeni kurulan Müsteşarlık yönlendirmesiyle büyük ölçüde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına devredilmiştir. Daha sonra Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı 1994 yılında Hazine Müsteşarlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığı olarak iki farklı kurum olarak yapılandırılmıştır.

Bugün, 11 Ağustos 1989 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 32 sayılı Karar uygulamada bulunmaktadır. Kararla;

  • Türk parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin belirlenmesine,
  • Döviz ve dövizi temsil eden belgelere (menkul değerler ve diğer sermaye piyasası araçları dahil) ilişkin tüm işlemler ile dövizlerin tasarruf ve idaresine,
  • Türk parası ve Türk parasını temsil eden belgelerin (menkul değerler ve diğer sermaye piyasası araçları dahil) ithal ve ihracına,
  • Kıymetli maden, taş ve eşyalara ilişkin işlemlere,
  • İhracata, ithalata, özelliği olan ihracat ve ithalata, görünmeyen işlemlere,
  • Sermaye hareketlerine ilişkin

kambiyo işlemlerine ait düzenleyici, sınırlayıcı esaslar tayin ve tespit edilmiştir.

Kararın uygulamaya geçmesiyle birlikte ortaya konulan yenilik ve serbestlikler; Türkiye’de döviz alım-satım serbestisi, yurt dışına sınırsız gezi olanağı, ihracat bedeli dövizlerin bir kısmının yurt dışında bırakılabilmesi, hemen her türlü malın ithalatında döviz tahsisi imkanı, görünmeyen gelirlerin serbest kullanımı, yurt dışına sermaye giriş çıkışlarında genişlemeler, döviz kredilerinde yeni düzenlemeler olarak sayılabilir. Böylece yeni ekonomik önlemlerle ilk kez liberal bir kambiyo politikası oluşturulmuştur. Kararda zaman içerisinde – Kararın temel prensiplerini bozmadan – günün koşullarına göre bazı değişiklikler de yapılmıştır.

Tüm bu işlemler, 1930 yılında çıkarılan ve zaman içerisinde değiştirilen 1567 sayılı yasa dayanılarak yapılmaktadır.  Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 1567 sayılı Kanun’da 2008 yılında yapılan değişiklikle  yaptırımlar, idari para cezası olarak yeniden belirlenmiştir. Böylece  aykırılıklar Kabahatler Kanunu kapsamına alınmıştır.

Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 1567 sayılı Kanun, geçmişten günümüze, 1930’dan 2021’e, zamanın ekonomik koşullarına uygun olarak Türk lirasının kıymetini korumak amaçlı döviz, kıymetli maden gibi alanlarda her türlü önlemi almaya yetki veren bir düzenleme olmaktadır.

İlginizi çekebilir..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir