Bir ülke parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin zaman içerisinde düşürülmesi veya döviz kurlarının yükseltilmesi anlamında kullanılan “kur ayarlaması”, “değer yitirme”, “devalüasyon” tanımları ve uygulamaları, bu yazımızın konusunu oluşturmaktadır.
Devalüasyon (Devaluation); sabit kur rejimi uygulayan ekonomilerde merkezi bir otoritenin aldığı kararla paranın değer kaybetmesi olarak tanımlanmaktadır. Paranın merkezi bir otoritenin aldığı kararla değer kazanması da “revalüasyon” (revaluation) olarak adlandırılmaktadır.
Dalgalı (serbest) kur rejimlerinde piyasa şartları içinde paranın değer kaybetmesi “değer yitirme” (depreciation); paranın değer kazanması “değer kazanımı” (appreciation) olarak tanımlanmaktadır.
Günümüzde, serbest kur rejiminde dövize olan arz ve talebe göre döviz kurlarının yükselmesi veya düşmesiyle yapılan belirlemeler, “kur ayarlaması” olarak tanımlanmaktadır. Ancak döviz kurlarının kısa bir süre içinde belli bir oranın (bugün için bu oran %4) üzerinde yükseliş göstermesi halinde kamuoyu tarafından bu durum sabit kur rejimindeki gibi “devalüasyon” olarak adlandırılmaya devam edilmektedir.
İster sabit kur isterse dalgalı kur rejiminde olsun hangi tanım kullanılırsa kullanılsın her iki sistemde de kurlardaki değişmelerin ekonomiye etkileri aynı olmaktadır.
Ülkemizde sabit kur rejiminin uygulandığı 1930-1980 ile, müdahaleli dalgalı kur rejiminin uygulandığı 1980-2001 yıllarında yapılan devalüasyon, TL’nin ABD dolarına karşı değer kaybı ile ABD dolarının TL’ye karşı değer kazancı ve belirtilen tarihler arasında yaşanan enflasyon (TÜFE) oranlarını gösteren tablo aşağıda yer almaktadır. Enflasyon rakamları TCMB kaynaklarından alınmıştır.
Türkiye’de 1980’li yıllara kadar sabit döviz kuru rejimi uygulanmıştır. Bu rejim, Türk lirası değerinin Hazine teşkilatının bağlı olduğu Maliye Bakanlığı (bugün için Hazine ve Maliye Bakanlığı) tarafından belirlenmesi ve yeni yapılacak düzenlemeye kadar para değerinin sabit tutulması şeklinde uygulanmıştır. Türk lirasının değerinde, kabul edilebilir bir seviyenin üstüne çıkan değişiklikler ki genellikle bu uygulama değer düşüklüğü şeklinde olmaktaydı, Resmi Gazete’de yayımlanarak kamuoyuna duyurulmakta idi. Bazen para değerinin belirlenmesindeki gecikmeler yüksek oranlı devalüasyon yapılmasına ortam hazırlamaktaydı. Dövize talebin fazla ancak yabancı paranın yeterli olmadığı piyasalarda karaborsa ortaya çıkmakta, yasa dışı yollarla döviz giriş çıkışına yol açan istenmeyen sonuçlar görülmekteydi.
Türkiye, 1 Mayıs 1981 tarihinden itibaren günlük kur uygulamasına geçerek, sabit kur uygulamasının istenmeyen sonuçlarından korunmaya çalışmıştır. Belli sınırlar içinde kurlarda dalgalanmaya izin veren sistemden arzu edilen sonuç alınamayınca, 2001 yılında dalgalı kur rejimine geçilmiştir.
Bir ülke parasının yabancı paralar karşısındaki değerini siyasi, hukuki ve ekonomik etmenler belirlemekle birlikte bir paranın dış değerinin belirlenmesinde en önemli iç ekonomik faktör, enflasyon olmaktadır. Enflasyon ülke içi genel fiyat düzeyinin sürekli artma eğiliminde olması demektir. Eğer döviz kuru sabit tutulursa; ihraç malları pahalanacak, yapılan ihracat tutarı azalacak bunun yanında ithal malları ucuzlayacak ve ithalat tutarı artacak, dış ticaret açığı büyüyecektir. Bu durumda, sabit kur rejimlerinde devalüasyon yapılarak, ithalatı azaltıp ihracatı artırarak dış ticaret açıkları azaltılmaya çalışılmaktadır.
Sürekli değerlenen bir ülke parasıyla bir ekonomiyi uzun dönemde dengede tutmak her zaman mümkün olamayabilir. Gelişmekte olan ülkeler genellikle, enflasyondan kaynaklanan iç ekonomik sorunlarını, ülke parasının değerini düşürerek çözme yolunu izlerler. Ancak genellikle ekonomiler, böyle durumlar karşısında para değerinin düşmesini zorunlu kılmayacak önlemleri önceden alarak, ülke parasının değerini düşürmeden veya değerli hale gelen paranın ekonominin gelişmesine, dış ticaretine olumsuz etkisi olmadan ve mevcut ekonomik dengeleri bozmadan köklü çözümler üreterek, ekonomilerinin sorunsuz sürdürülmesini sağlamaya çalışır.